Bazıları İslam dairesinin çapını o kadar daralttı ki
hem kendilerini hem de başkalarını çapsız bıraktılar!
hakikat tek ve yorumsuzdur; fakat çok dilli kısmı bana göre farklı okumalarla zenginleştirilmelidir.
aşkı muhabbetimizi yitirdiğimizde iyi adamları dinlemeliyiz ki kendimize/özümüze dönelim.
onlar gönlümüzü “din”lendirecek bir dil ile bize seslenmişlerdir.
kimi yaşar iz bırakır,
kimi talebe bırakır,
kimi kitap,
kimi musiki,
kimi resmeder hayatı,
kimi film çeker,
kısaca elinden geldiğince bir eseri bırakır ve bunu hak dilince konuşturur.
işte bu nedenle hakikat tektir; fakat çok dillidir!
elimde 98 yılında yazılmış ilk günce
açtığım sayfada karşıma nuri pakdil , bursa, ulu camii çıktı.
2005-2006 yıllarında yazılmış 9.günce
konya, sır hoca, piri paşa medresesi çıktı
şimdi 12.günce yazılıyor sayfa 3485
cizre, kırmızı medrese ve ulu camii
mekanlar farklı iz/yol aynı, fakat hepsinin bizlerle konuştuğu dil farklı!
herkes kendi yol ve yöntemince bir siper kazıyor, çevresine reçeteler yazıyor, cephe açıyor…
reçeteler elimizde, belki siperdeyiz; fakat en büyük imtihanımız gaflet,tembellik ve korkaklık.
öncelikle benim elimdeki bu dil (reçete/cephe/yol/yöntem…) tek dememeliyiz.
benim konuştuğum/anladığım/aktarabildiğim dile göre…
elinden ve dilinden zarar gelmemesi birinci kapı.
iyiliği yaymak ikinci kapı.
kötülüğü engellemek üçüncü kapı.
birinci kapıda kalabalığız ama sonraki kapılarda gereken direnci gösteremiyoruz.
…
öyle bir kurum düşünelim ki çok dilli insanlar yetiştiriyor; eğitim, mesleki eğitim, edebiyat, musiki, kültür, sanat, zanaat, iktisat,sosyal, siyaset… belki bir kişi tüm bu yolların hepsinde ciddi bir mesafe alamayabilir; fakat en azından hepsinden dünya denen bu karmaşık düzen içinde yolunu kaybetmeyeceği kadar bilgi sahibi olur. kendini yetenekli hissettiği alanda kendisine ve topluma faydalı olacak mesafeler alabilir.
kısaca ne demek istiyoruz. yetenekli çocuklarımızı sadece belli alanlara itip bırakmayalım. onların ilgilerine göre hizmet edebileceği alanlara yönlendirelim. işe yaramaz insan yoktur, sadece yararlı olacağı yolu bulamamış adam vardır.
külliye eğitim modelini hayatı çok dilli okumayı gerçekleştirecek bir proje olarak görüyoruz. külliye bütünü ele alan sistem ve çağın gereklerine göre kendini günümüze kadar yenilemiş. camisi, medresesi, aşevi, kütüphanesi, hamamı, çarşısı, hastahanesi, sosyal alanları… gibi yapılarıyla hem şehri hem insanı tamamlıyor. kısaca manevi,akli,hayati eğitim.
külliye eğitim modelinin geliştirdiği dil muhabbet eğitim yoludur. bu konunun da fırsat buldukça altını çiziyoruz. muhabbet duyarak ve muhabbet hissettirerek öğretimin ve eğitimin yapılması, birebir öğrenme, dizdize öğrenme, öğrenmeyi öğrenme, yol ve yöntem/usul ve üslup, kaynaklara ulaşım ve doğru şekilde inceleme, yanlış ve doğruyu ayırt etme gücü…
tüm bunların yanında ahilik geleneğinin insan yetiştirme konusunda bize söyleyeceği çok şey olduğunu görüyoruz ki zaten bu konu külliye eğitim modeli içine yerleştirilmiştir.
geçmişimizde şehri ve insanı imar eden külliyeleri tarihi ve mimari olarak bile yeterince incelememişken bu yapıyı bütünsel bir eğitim modeli olarak düşünmek ve düşündürmek başlangıçta zor olabilir; fakat yaşadığımız tecrübe ve çağdaş eğitimin yönelimleri incelendiğinde geleceğimize cevap verebilecek yegane eğitim çözümünün yeni imkanlarla üretilmiş külliye olduğu ortaya çıkmaktadır.