“Ayak uydur sen dünyaya
Durma yüksel, kalma yaya
Elden evvel sen çık aya
Çalış artık Türk milleti!
Geride bırak her milleti.”
Hafız Nuri Başın Ardından… / Mustafa Balkan
(Vefatı ardından yazılmış bu yazıyı hatırlatarak değerli hocamızı rahmetle anıyoruz. Hakkında daha önce onu sevenler ve talebeleri tarafından yazılmış yazıları bu linkten okuyabilirsiniz: kainatamektup.com/index.php/category/iyiadamlar/erenler/nuri-bas-hoca-efendi/)
Nuri Baş Hocam’la 1988 yılında tanıştım. En son görüşmemiz de geçtiğimiz sene, bir yaz günü, Konya Turizm Derneği’nin köşesindeki tatlısu çeşmesinin yakınında oldu. O mübarek ellerinden hürmeten öpmek istemiş, fakat diğerleri gibi nezaket göstererek müsaade etmemişti. Ayaküstü yapmış olduğumuz kısa sohbette, Konya İl Halk Kütüphanesi’nin süreli yayınlar bölümü ile deposunda bulunan eski Konya gazeteleri üzerinde yapmış olduğum araştırmadan kendilerine de söz açmış, Şafak Gazetesi’nin eski nüshalarını incelerken muhterem hocamın yazı ve şiirlerine rastlamıştım. Zâtıalîlerine, bu yazı ve şiirlerini toplamaya başladığımı ve CD halinde takdim edeceğimi ifade etmiştim. Bu haberden son derece hoşlanmış ve de çok sevinmişti. Bilgisayar ortamında okuyamadığını ve fotokopi halinde kendilerine takdim etmemi istemişlerdi. Tasnif işlemi ve hazırlığım devam ederken vefat haberini, Muhacir Pazarı Semtindeki Cedidiye (Tatarlar) Camii’ndeki selayı duyan oğlumdan sabah kahvaltısı yaparken aldım. Hemen aklıma Bakara Sûresi’nin 156. âyeti geldi: “İnna Lillâhi Ve İnnâ İleyhi Raciûn” (Allah’a aidiz ve yine O’na döneceğiz).
Bu satırları, Sultan Selim Camii’nde öğle namazına müteakiben kılınan hocamın cenaze namazından sonra, üzüntülü ve çok müteessir bir şekilde yazıyorum. Ölüm sebebini bilmiyorum. Yüce Mevla’m cümlemize hayırlı ve güzel ölümler nasip etsin. Düşüncelerimiz ne kadar iyi ve ne kadar güzel olursa, yaşantımız ve ölümümüz de o derece iyi ve güzel olur. Nuri Baş Hoca’mın nûrlu bir yüzü vardı. Karşılaştığımızda devamlı tebessüm eder, hal ve hatırımı sorardı. Mevlâna Caddesi üzerinde hediyelik eşya satıcılarının bulunduğu üç katlı iş merkezindeki mekânında hocamı her ziyaret ettiğimde; genç nesle ithaf ettiği ve bendenize de 1988 yılında imzalayarak takdim ettiği “Kervan” adlı şiir kitabından, güzel bir şiiri okur veya Kur’an’dan ya bir âyet ya da Sevgili Peygember Efendimiz’den güzel bir Hâdis-i Şerîf hediye ederlerdi. Onun sohbeti, arûz vezniyle yazdığı kısa ve uzun şiirleri ile imanlı genç nesil üzerine idi. Bendenize, şiirlerinin yayınlandığı Altınoluk Dergisi’nin eski sayılarından da takdim ederdi. Mahmut Sami Ramazanoğlu Hocaefendi’nin eserleriyle Onun sayesinde tanıştım. Allah (C.C.) cümlesinden/cümlemizden razi olsun.
Yüce Rabb’im mekânını cennet eylesin.
Nûr yüzlü Sevgili Hocamın ruhuna bir Fâtiha gönderirseniz çok memnun olurum.
Merhaba Gazetesi’nde şiirleri tefrika edildi. İkinci bir şiir kitabının da çıktığını hatırlıyorum. Şafak’ta da çok güzel şiirleri var. 30 Ağustos 1961 tarihli Şafak Gazetesi’nde “Gün Işığı” köşesinde çıkan “Münevver” başlıklı nefis yazısında, münevveri “Hakiki münevver”, “Sözde münevver” ve “Kendi çapında münevver” diye üçe ayırdıktan sonra bunların açılımını şöyle yapıyor.
“Münevver: Allah’ın varlığına, O’nun kudretine. Ebedî ve ezelî olduğuna inanan kimsedir.
Münevver: Allah’ın emir ve yasaklarını bilen; onlara son derece riayet eden insandır.
Münevver: İlmi ile yalnız bilgi cihazını tenvir etmekle kalmayıp, o ilmin nûurunu kalp ve vicdanının derinliklerine indirebilen kimsedir.
Münevver: Kendisini dâima dünya ve ahirete hazırlayan insandır.
Münevver: Kendisini; memleketi, milleti, vatanı ve bütün dünya için faydalı ilimlerle teçhiz eden kimsedir.
Münevver: Mazisi, hâli temiz ve istikbâlinden emin olan insandır.”
Nuri Hocamı şiirleriyle de tahlil etmeye ve anmaya devam edeceğim.
***
Hoşuma giden bir şiirinden bir kıt’a sunuyorum:
“Ayak uydur sen dünyaya
Durma yüksel, kalma yaya
Elden evvel sen çık aya
Çalış artık Türk milleti!
Geride bırak her milleti.”
—————
(Şafak Gazetesi, 25 Aralık 1961, Uyan!)
kaynak: www.dogruses.com/yazidetay/334/hafiz-nuri-basin-ardindan.html