İMAM EBU HANİFE

Please follow and like us:

hanifeDoğumu :

Ebû Hanife, Kûfe’de hicrî 80 yılında doğdu.

Eğitimi :

İslâm’in hâkim olduğu bir ortamda yetişen Numân b. Sâbit küçük yasta Kur’ân-i Kerîm’i hıfzetti.

Hocasi Hammâd b. Ebî Süleyman, Ibrahim en-Nehaî ve Sa’bî gibi iki büyük âlimden fıkıh okudu.

Numân, babasıyla on altı yaşında hacca gittiğinde ortada tâbiînden Atâ b. Ebî Rebâh, Abdullah Ibn Ömer ile tanışarak onlardan hadis dinlediği, rivâyet edilir.

Ebû Hanife, Sa’bî’nin kendisini ilme teşvikini söyle anlatmaktadır: “Günün birinde Sa’bî’nin yanından geçiyordum. Beni çağırdı ve bana, ‘Nereye devam ediyorsun?’ dedi. Ben de, ‘Çarsı pazara’ dedim. O, ‘Maksadım o değil, ulemâdan kimin dersine devam ediyorsun?’ dedi. Ben, ‘Hiçbirinin’ diye cevap verince Sa’bî, ‘İlmi ve ulemâ ile görüşmeyi sakın ihmal etme. Ben senin uyanık ve aktif bir genç olduğunu görüyorum’ dedi.

Onun bu sözü benim içimde iyi bir etki yaptı. Ticareti bıraktım, ilim yolunu tuttum. Allah’ın inâyetiyle Sa’bî’nin sözünün bana çok faydası oldu.” Kendisinin de belirttiği gibi Sa’bî’nin bu tavsiyesi onun için bir dönüm noktası olmuştur. Bundan böyle ticaret işini ortağı Hafs b. Abdurrahman’a devredecek, ara-sıra dükkânına uğrayacak, asıl işi ilim meclislerine devam etmek olacaktır. O zaman Numan henüz yirmi iki yaşındadır.

[Biz çocuklarımıza ne tavsiye ediyoruz veya dersine gönderebileceğimiz ilim ehli kaldı mı?]

O iyi bir esnaftı:

Ebû Hanife İlimle uğraşırken ticareti de bütünüyle bırakmadı. Bu, onun helâl rızık kazanmasını sağladığı gibi, ticarî kazancını ve talebelerinin ihtiyaçlarının karşılanmasını, bağımsız bir ilim meclisi kurmasını da sağladı.

Ebû Yûsuf’un parasının bittiğini söylemesine ihtiyaç bırakmadan o Ebû Yusuf’u murâkabe eder, yardımda bulunurdu.

Gücü yetmeyen talebelerinin de evlenmesini sağlardı.

Bir çokları ticarette Ebû Hanife’yi Ebû Bekir’e benzetirdi; çünkü o bir malı satın alırken, sattığı zamanki gibi emânet kâidesine uyar, kötü malı üste, iyisini alta koyardı, muhtaç satıcıyı sömürmezdi.

Bir defasında bir kadın, satmak üzere ona bir ipek elbise getirdi. O, fiyatını sordu. Kadın yüz dirhem istedi. Ebû Hanife, değerinin yüz dirhemden fazla ettiğini söyledi. Kadın yüzer yüzer artırarak dört yüze çıktığında Ebû Hanife, daha fazla edeceğini söyleyince kadın, “Benimle eğleniyor musun?” demişti. Ebû Hanife de, “Ne münasebet, bir adam getirin de fiyat takdir ettirelim” dedi. Adam çağrıldı ve fiyatı takdir etti: Ebu Hanife o malı bes yüz dirheme satın aldı. Bu olay o zamandan beri halk arasında günümüze kadar anlatılarak, ticarette dürüstlüğe dâir bir darb-i mesel haline gelmiştir.

O iyi bir öğreticiydi:
Ebû Hanife’nin binlerce talebesi olmuş, bunların kırk kadarı müçtehid mertebesine ulaşmıştır.

Ebû Hanife’nin fıkıh okulu, talebelerine verdiği dersler ile ondan fetvâ istemeye gelen halk için verdiği fetvâlardan meydana gelmiştir.

Ders verme usûlü eski filozofların diyalektik akademi derslerini andırmaktadır. Bir mesele ortaya atılır; bu, talebeleri tarafından tartışılır ve herkes görüşünü söyler; en son olarak İmam, delil ve istinbat ile bir karara ulaşılmasını sağlar ve kararı delillerden ayırarak veciz cümleler halinde yazdırırdı. Bu sözleri en yakin müctehid talebeleri tarafından sonradan mezhebin fıkıh kaideleri haline getirilirdi. Onun ilim meclisi bir istişâre, bir diyalog merkezi, bir hür düşünce okulu idi.

O iyi bir fakihti:

Fıkhı sistematik hale getirip bütün dünyevî meselelerin leh ve aleyhteki biçimlerini ortaya koyarak ve sağlam bir akîde esası çıkararak doktrinini meydana getirmiştir.

Ebû Hanife, meseleleri olmuş gibi farz ederek takdîrî fıkıh hükümleri ortaya koymuş, örfü ve istihsani sık sık kullanmış, ticârî akidlerdeki ictihadlarında ilk defa ortaya hükümler çıkarmıştır.

Bilgiyi yordama gücü ve ileri görüşlülüğü sayesinde çağından sonra oluşacak pek çok olayın çözümü için ilim ehline yol gösterici olmuştur.

O halk adamıydı:

Ebû Hanife’nin halkın sevgi ve saygısını kazanmasında; fetvâlarının her yerde haklı olarak tutulmasında; ilmi, ihtilaflardan arındırıp halka selefin yaptığı gibi bilgi aktarması, fitnelere bulaşmaması ve takvası etkili olmuştur.

O eylem adamıydı, her zaman hakkın ve adaletin yanında oldu:

İmam, takvâsı, firâseti, ilmî dürüstlüğü ve görüşlerini iktidara karşı kullanması ile halkın büyük sevgisini kazandı. Emevi ve Abbâsi yönetimi ile hiçbir zaman uyuşmadı, uzlaşmadı.

Ebû Hanife alenen halkı ehl-i beyt’e yardıma çağırdığı için hapsedildi ve her gün kırbaçlatıldı.

O iyi bir liderdi:

Allah’tan başka hiç bir otoriteye boyun eğmeden hakk bildiği yolda adalet ehline öncülük etmiştir.

O tam anlamıyla bir imamdı / halifeydi:

Ebû Hanife yetmiş yıllık ömrünü fetvâ vermek, ders halkasında talebe yetiştirmek, ilmî seyahatlerde bulunmak ve ibadet etmekle geçiren, İslâm âleminin yetiştirdiği büyük müctehidlerden biridir.

Kısaca ömrünü Allah’a adamış ve Yüce Yaratıcı’nın istediği istikamette yaşamıştır.

Kaynak:

1- Muhammed Ebû Zehra, Ebû Hanife, Çev.: Osman Keskioglu. Ankara 2002, Diyanet İ. B. Yayınları.

2- http://www.enfal.de/i-azam.htm

You may also like...

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial

Enjoy this blog? Please spread the word :)