Bismillahirrahmanirrahim
Sabah namazı için uyandığımda ezan sesleri yeryüzünü şenlendiriyordu, huzurda durdum ve tekrar yattım. Haftanın bana ait tek gününü uyuyarak geçirmeye karar verdim. Bu hafta, hastalığımın verdiği ağırlıkla akşama kadar uyuyacaktım. Fakat daha saat 8 olmadan yataktan kalkmak zorunda kaldım. Sevgili eşim ben rahat dinleneyim diyerek sobayı yakmış ve bir süre sonra soba öyle hızlanmış ki ateşi yüzüme vurmaya başladı. İşte sobanın hızını kesmek için yataktan fırlamak zorunda kaldım. İlk iş olarak sobanın ağzını, burnunu kapattım. Sobanın üzerinde bulunan çaydanlıklar fokurduyor, gel bizimle çay demle diyorlardı , bu çağrıya sesiz kalmadım. Günün dinlenme şekli değişti , yeni istirahat alanımız sobanın yanında ki minder olacak anlaşılan. Şimdi sıra evin keyfini sürmeye geldi.
Kışlık şirin bir odamız var, içinde kuzineli soba diye tarif edilen kovalı ve yanında küçük fırını da bulunan sobamız mevcut. Sobanın yanında benim yaşam alanım olan bir minder bulunuyor. Kaloriferli evde oturanlar kıskanacak ama her şeyin avantaj ve dezavantajları vardır. Bir sohbet meclisinde adam kaloriferli evin mutfağına bizim ki gibi bir soba koyduğunu ve o zevki yaşamak için sürekli yaktığını söylemişti. İşte durum böyle aziz okuyucu demokrasilerde çare tükenmiyor. Çayım da demlenmiş , kendime biraz hizmet edeyim. Şimdi kahvaltı hazırlamak zor, normalde her sabah ailecek kahvaltı yaparız ve bu eylem bizim için günün en önemli işlerinden biridir ; fakat bu sabah iştahsızdım birlikte kahvaltı yapamadık. İşte şimdi karnımız acıkmaya başladı ama mutfakta bir sürü hazırlığı kim yapacak. Onun için eşlerin kıymetini bilmek lazım onlar yorulmadan aşk ve şevkle bize hizmet ediyorlar. Erkekler işin kolayına kaçar hazırda bir şeyler varsa yer. Benim aklıma eşimin yaptığı nefis kurabiyeler geldi. Çay eşliğinde birkaç tane yedik mi şimdilik durumu kurtarırız.
Burada yeri gelmişken bir konuya daha temas edeceğim. Okuyan kızları anneler mutfağa sokmuyor ve ev işlerine hazırlamıyorlar. Okullar bitip evlilik yolları açılınca kızlarımız zorluk çekiyor. Bir bayanın içinde varsa bu işleri öğrenir ve kendini geliştirir. Ev işi de bir zevk meselesi. Bir bayan evinde mutlu olabilmeli. Ben bu yönden nasipliyim, eşim yemek yapmaktan zevk alıyor. Zevkle yaptığından kendisini çok geliştirdi, şimdilerdekökten yetişmiş ev hanımlarına bile tarif verebiliyor, kendi başına yeni ürünler ortaya çıkarabiliyor. Okullu bir kız olmasına ve annesinin bu konularda yetiştirmemesine rağmen kendini iyi yetiştirdi. Hatırlıyorum da ilk yemek tariflerini ben vermiştim; ama şimdi beni fersah fersah geçti. Allah razı olsun eşimin şahsında tüm evinin hanımı olabilenlerden.
Radyo da burç fm açık, hemen hemen her kanal gibi onlarda sabah gazete okumalarını yapıyorlar. Çoğu dünden kalan artık haberler; ama benim için yeni, çünkü dün hiç haber dinlemedim. Sadece gazeteleri incelemişimdir. Bugün canımı sıkmaya niyetim yok, haberleri etkilenmeden dinlemeye çalışıyorum. Ankara siyaseti ısınıyormuş, aman yesinler bunların siyasetini. Siyaset idare sanatıdır, bu arkadaşların takla sanatı harici bildikleri bir şey var mı? Bazıları da sadece havlıyor kimse üzerine alınmasın. Taklacı ve havlayıcı gurubu ile ne iş yapılır, ava çıkılır desem onu da beceremezler. Peki ya alternatif bir şey var mı, bu topraklar adına hakiki manada siyaset üreten var mı? Maalesef hala yok. Adaletin tesisi için çalışacak, mazlumu koruyacak, zalimin korkulu rüyası olacak bir hareket yok. İyi adamları arayıp bulacak onların sayılarını çoğaltacak bir zihni alt yapı mevcut değil.