İkinci Afrika-Güney Amerika Zirvesi Venezuela’nın Margarita Adası’nda 26-27 Eylül 2009 tarihleri arasında düzenlendi.
Zimbabve Devlet Başkanı Mugabe;
Konuşmasında yaptırım uygulayan ABD ve AB’ye yüklenen Mugabe ise, bu yaptırımlara rağmen Zimbabve’nin yoluna devam edeceğini ifade etti. Kıtanın ihtiyaçlarının karşılanmasında Afrika-Güney Amerika ilişkilerine değinerek Zimbabve’nin teknoloji ve petrol ihtiyaçlarının giderilmesi karşılığında maden ve tarım ürünlerinin temin edilebileceğini belirtti. Sömürgeci güçlere bağlılıktan ötürü endüstriyel kalkınmanın zor olduğunu, bahse konu aktörlerin Afrika’nın sanayileşmesini istemediğini ifade etti. Zirveye ev sahipliği yapan Chavez de Mugabe’ye destek vererek, liderin anti-kolonyalist tutumundan ötürü Batı tarafından “şeytanlaştırıldığını”; böyle bir tutum karşısında Mugabe’nin ve Hükümeti’nin desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
Venezuela Devlet Başkanı Chavez;
Afrika ve Güney Amerika’nın zengin topraklara sahip olmasına rağmen sömürüden ötürü halklarının zayıf olduğunu; bir an önce adım atılarak buna artık son verilmesi gerektiğini söyledi. 26 Eylül 2009 Cumartesi günü Zirve’nin başlangıcında konuşan Chavez, “bugün, halklarımızın kurtuluşunun başlangıcı” ifadesini kullanarak, zirvenin, az gelişmiş ülkelerin arasındaki ilişkileri geliştirmede, ABD ve Avrupa’ya daha az bağımlı olmalarında yardımcı olabileceğini kaydetti. Batı’nın ekonomik üstünlüğüne karşı çok kutuplu dünyanın kurulması için Afrikalı ve Güney Amerikalı liderlere çağrıda bulunan Venezuela liderine göre, 21. yüzyılda çokktutuplu bir dünya kurulacak; Afrika ve Güney Amerika da coğrafi, ekonomik ve sosyal açıdan önemli bir kıta olacak.
Chavez, ülkesinin Afrika ile özellikle enerji alanındaki ilişkilerini Afrika-Güney Amerika bağlarının güçlendirilmesine örnek olarak gösterdi. Venezuela’nın Nijer ve Mali ile enerji alanında işbirliği anlaşmalarına dikkat çeken Chavez, benzer anlaşmaların Sudan ile imzalanması konusunda umutlu olduğunu ve Moritanya’da veya yakınında rafineri inşasına yardım edebileceklerini ifade etti.
Afrika Kriz Bölgeleri
NİJERYA:
MEND lideri Henry Okah;
2005 yılından bu yana Nijer Deltası’ndaki petrolün çıkarılması hakları için ulusal orduya karşı silahlı mücadele yürüten Nijer Deltasını Özgürleştirme Hareketi (MEND)temmuz ayında hareket lideri Henry Okah’ın serbest kalması üzerine tek taraflı olarak 60 günlük ateşkes ilan etmişti. Hareket, 15 Eylül Salı günü sona ereceği duyurulan ateşkesin süresinin 30 gün daha uzatıldığını duyurdu.
Henry Okah tarafından yönetildiği iddia edilen hareket, ulusal orduya, deltada faaliyet gösteren petrol şirketlerine ve boru hatlarına yönelik saldırılar düzenliyor; çalışanları kaçırıyor ve boru hatlarından çektikleri petrolü kendileri satarak gelir elde ediyor. 2008 yılında Angola’da yakalanan Okah hakkında ölüm cezası isteniyordu.
Afrika’da Düşündüren Gelişmeler
İSRAİL AFRİKA’DA
20 yıllık bir aradan sonra İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman Sahra-altı Afrika’da resmi temaslarda bulundu. 11 Eylül Cuma günü 5 ülkeyi kapsayan 9 günlük Afrika gezisini tamamlayarak ülkesine dönen Lieberman’ın, Afrika turuyla bölgede İsrail’in ağırlığını hissettirmeye çalıştığı ifade ediliyor. Lieberman, Afrika ülkelerini ziyareti çerçevesinde açlık, kuraklık ve kötü hayat şartları gibi sorunları giderme konusunda İsrail’in destek sağlayacağını açıkladı.
Gezinin hedeflerinden birinin de İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın, geçtiğimiz şubat ayında Afrika ülkelerine yapmış olduğu ziyaretin etkilerini azaltmak olduğu belirtiliyor. Ahmedinejat’ın özellikle de Kenya ziyareti İsrail’i son derece kaygılandırmıştı. Ayrıca Lieberman’ın Afrika ziyareti, Çin’in Afrika’daki etkisi konusunda ABD’ye karşı bir mesaj ve İsrail’in Afrika’da Çin’e karşı politikalar geliştirebileceğini Amerikan yönetimine ispat etme isteği olarak da yorumlanıyor.
Kaynak: AÇAUM
Kainatın bu haberlere düşeceği not:
Güney Amerika ve Afrika yakınlaşmasına Asya’nın da dahil olarak dünyanın makul çoğunluğunun dirilişidir. Avuç içi kadar Avrupa ve Kuzey Amerika’nın haksız saltanatına son vermenin yolu bu birliktelikten geçer.
Türkiye özellikle bu üç kıta ile ilişkilerini daha da geliştirmelidir. Bütün Afrika ülkelerinde elçilik açmalı, onlara da Türkiye’de elçilik imkanı tanımalıdır. Hatta altyapısı hazır büyük bir binayı elçilik açma imkanı olmayan devletlere verebilir. Afrika Plaza Ankara’nın göbeğine yakışır.
Afrika yetkilileri özellikle İsrail’in ve Avrupalıların bölgedeki çalışmalarına dikkat etmelidir. Öz kaynaklarını sömürüden kurtarmalıdır. Sömürmek için gelmiş tüm batılı şirketleri sınır dışı etmelidir. Ülkemizden giden yatırımcılarda batı kafasıyla değil de doğunun imar eden yaklaşımı ile icraatlarını gerçekleştirmelidir.