“Hay”atı anlam/mana/sız, muhabbetsiz, aşksız yaşamak insanın fıtratına uygun değildir. İşte fıtrata uygun yaşamadığımız için içimizdeki boşluk her geçen gün biraz daha büyümekte ve zamanla kapanamayacak büyüklüğe ulaşmaktadır.
Kendine kaçmak mı, kendinden kaçmak mı daha zor? Kendine kaçanlar ve orada kalmayanlar kısmen boşluğu tamir edebilir. Kendinden kaçanlar ise hep dış bahanelerle iç boşluğu ya avuturlar ya da kuyunun dibine düşerler.
Dar alana sıkışarak “kuyruk düzen” yaşadığımız için kendimiz dahil pek çok şeyin farkına varamıyoruz.
Aslında kalbimiz, aklımız, bedenimiz sonsuzluk arıyor. İnsanın farkına varsın veya varmasın mutlaka bir arayışı vardır. Sadece nasıl ki hastalık her bünye için farklı şiddetlerde yaşanıyor, boşluğun kendini hissettirme şiddeti de insana göre değişir.
Ey insan! insanların çizdiği sınırları zorla ki Rabimizin sınırlarına yakın yaşa.
Yığınların yaşadığı veya birilerinin yığınlar için tasarladığı hayat insanın iç boşluğunu kapatmak için değil daha da büyütmek içindir.
Hayat vesile olmaktır, önce kendine ve nasip olursa çevrendeki insanlara. Birbirimize içimizdeki derin yarayı yani boşluğu kapatmak için vesile olabiliriz. Hayatı anlamlı kılan yaşantılar bizlere model olabilir.
Vesile olması ümidiyle bir sabah macerası:
Hazreti Nuh makamında sabah namazı,
Esnaf lokantasında çorba,
Dicle kıyısında güneşe selam yürüyüşü ve ders,
bedesten çaycısında demlik açılışı,
bedestenden köylü elinden süt…şükür gün hayırla başladı.
İnsan nasıl tüketilir?
Heyecan/aşk akıntısı önüne set çekersin,
sonra bulanmaya/bunalmaya/bunamaya başlar,
zamanla barajını ve içindeki boşluğu kendi elleriyle büyütür.
Evet hayatımızda dış etkenler önemlidir; fakat hayatımızı yaşanmaz kılan iç etkenlerdir.
2014 – 1974= 40, Matemetiğe göre de artık Kırk yaşındayım.
Kendi adıma bu yıl ayrıca önemli. Kırk yaş bir miktarda olsa tamama erme yaşı. Zirveden iniş yürüyüşüne başladığımız yaş. Tam zirvedeyken içimdeki boşluğu daha rahat seyredebiliyorum.
Uzun zamandır bu yaşı bekliyorum, inşallah bu konuya özel yazı hazırlayacağım.
“ol”ur diye süre verilenleriz!
İmanlı, manalı, maneviyatlı, muhabbetli, farkında bir hayat duasıyla yaşamalıyız ki içimizde oluşan boşluk/yara kapansın.
Ruhunun kapısını çaldığında kendine gelirsin.
Kendine geldiğinde Rabbin ile buluşman yakındır.
(Günce 3584)
Hayatta iyilik üzere yürümenin yolu noksanlıklarımızı iman terbiyesine teslim etmemizdir. inşallah.
O zaman kalbimize ve aklımıza dokunan ayetlerle yazıyı tamamlayalım.
“İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.” (Muzzammil-19)
“Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur’ân’dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah’ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur’ân’dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.” (Muzzammil-20)
“Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar. (Bakara, 257)”
Kime dost olursan o yöne gidersin.
O zaman iyi adamlar sürekli yönünü, yolunu, dostunu kontrol edecek!
İman—ameli salih—ilim—aklı selim
İnsan—Adam—İman
Adalet—Hikmet—Emek