Güneş yeniden doğmaya hazırlanıyor. Biz yeniden doğabilecek miyiz? Çürüyen yerlerimizi onarabilir miyiz? Gönlümüzü yenileyebilecek miyiz? Ben kendime daha sıcak yüz; insancıl, “saygılı” kalp istiyorum. İnsanlar sadece insan oldukları için değer verilmeyi hak ediyor. Birlikte düşünmek istiyorum. Dokunabildiğim her gönüle bir denizci feneri yerleştirme erdemini gösterebilmeyi diliyorum. “Yaratılanı Yaradan için sevmek.” Saygı kelimesi bu cümlelerin içinde gizli.
Her şeyin başı “SAYGI”. Saygı yoksa hiçbir şey olmaz. Okuduk , kalemi elimize aldık. Kainatın denge noktalarını görerek hakikat sırrına yolculuğa başladık. Yolculuk bizi dostluğa götürdü. Birbirimize baktık ve yüreklerimiz selamlaştı. Saygı bu ortama eşlik ederse muhabbet artar. Fakat saygı olmazsa tüm değerlerimizi kaybederiz.
İnsan önce RABBİNE saygı göstermeli. Ben namaz ibadetini saygı gösterisi olarak algılamışımdır. Neden secdeye kapanıyoruz. O’ nun kudreti karşısında eğiliyoruz. Korktuğumuz kadar saygı ve sevgide duyuyoruz. Secde saygının doruk noktası.
Bir ilim adamı yanımıza geldiğinde kendimizi toparlarız. Bu şekli bir hareket değilse o kişiye duyduğumuz saygının ifadesidir. Tabii ki ilme saygımız varsa ilim adamına saygı gösteririz. Bu şekilde örnekleri çoğaltabiliriz hayatımızın her noktasında saygı var; eğer saygın biri isek.
Her şeyin yapmacığı olduğu gibi saygı göstermenin de sahteliği olur. Sadece durum gereği saygı gösteriliyor bu davranış yürekten yapılmıyorsa belki de en büyük saygısızlıktır.
Eğitim ve öğretimin başı da saygı. Saygı duymadığımız birinden hiçbir şey öğrenemeyiz. İlmine ve kendisine saygı duyduğumuz biri bize pek çok şey öğretebilir. O zaman burada şu da çıkıyor; öğretici saygın olacak. Neden “edep ya hu” demiş büyükler. Eskiler neden hep terbiye yani eğitimden dem vurmuşlar. Bazen terbiyenin abartıldığı olmuş mu? Tabii ki olmuş; fakat hepsi daha iyi bir öğretim için. Çağımızda yeterli eğitim veremediğimizden yakınıyoruz. Acaba neden ? Bu konuyu yeterince düşünüyor muyuz ? Dış gelişmeler de çok yollar aldık. Teknolojik açıdan geliştik, imkanlarımız çok her tarafımız bilgi; fakat bir şeyler eksik. Dedik ya saygı yoksa hiçbir şey olmaz. İnsanın dış koşullarını geliştirdiğimiz kadar ruhunu geliştirmezsek… Kabuğuna bakılınca güzel içini açınca çürük cevizlerle çok karşılaşırız.Eğitim edep ile başlar saygı ile biter.
Saygı bir anahtardır her kapıyı açar. Yeter ki yürekten gösterilsin. Karşımızdaki bizde edep uyandırıyorsa saygısız davranamayız. Bu cümle ile olayın başka bir yönü ortaya çıktı. Bir gün Fatih Sultan Mehmet Hocası Akşemsedin’i ziyarete gider,yanında vezirleri de vardır. Hocasının yanına girdiğinde hoca ayağa kalkmaz. Fakat başka bir gün Hocası onu ziyarete geldiğinde hemen ayağa kalkar. Bu durumu gören vezirlerinden biri sorar: “Padişahım o size bu kadar iltifat göstermemişti siz neden böyle davrandınız?” Çağ değiştiren Fatih; “O muhteremin öyle bir havası var ki ben iradesiz olarak hemen kendimi ayakta buluyorum.” İşte bir hoca öğrenci ilişkisi. Üstün bir Hoca kutlu bir öğrenci. Daha önce de belirttik biz ne kadar saygınız önce bunu araştırmalıyız. Akşemseddin gibi hoca olursa Fatih gibi öğrenci ortaya çıkar. Saygın olmayan biri kendisine zorla saygı isterse bu da bir çeşit terbiyesizliktir. Karşımızda ki bize saygı duymadığında önce kendimize bakacağız, bu adam bana neden saygı duymadı? Acaba problem bende mi, yoksa onda mı? Ama önce problem bende mi?
Güneş doğdu görmesem de doğduğunu biliyorum. Bir şeyin var olduğunu bilmek için ille de görmek gerekmiyor. O’ nun işaretlerini görmek yeterli. İşte RABBİMİZİN işaretleri ile saygın bir hayat sürebiliriz. Gelişmek, yol almak istiyorsak önce “saygı” göstereceğiz.
YAZAN : CİHAD MERİÇ