Hızla akan hayatın içinde iki gün farklı bir iklim yaşadık. Ben adını muhabbet iklimi koydum; çünkü insanlığın muhabbet iklimine ihtiyacı var. Çıkarsız, hesapsız, samimi, eksiğinin farkında, sadece rıza için yaşanan rahmet ve iyilik rüzgârı. Dostlar, iyilik rüzgârınız eksik olmasın. Amin. Güzel yaşayan iyi adamlar gördüğümde, bu çağda da saadet asrı neden olmasın, diyorum. Bize düşen iyiliğin sancaktarı olmak. İyilik gördüğümüzde vesile olabilmesi için göndere çekmeliyiz ki arayanlar yolunu bulsun. Tereddütte olanın kalbi ve aklı selim olsun. Elhamdülillah.
Geçtiğimiz haftasonu Sır Hocam, eşi ve kızı ile birlikte İstanbul’a ziyaretimize geldi. Misafiri severiz, bu ziyaret beni ziyadesiyle memnun etti. Haberi aldığım cuma günü çifte bayram oldu. Rabbim iyilerden istifade etmeyi nasip eylesin. Rabbim muhabbet yolundan ayırmasın. Amin.
Cumartesiyi geleneğimiz gereği aile günü ilan ediyoruz. Hanımların ve çocukların tercihine göre güzergâh belirledik: Yavuz Sultan Selim köprüsü, İstanbul Akvaryum… Dönüş yolunda Ebu Eyüp El Ensari Hazretleri’ni ziyaret planımızı vakit geç olduğu için iptal ediyoruz. Bir yol ayrımı kaçırmamız bizi Eyüp ilçesine yaklaştırıyor. Ve mesaj anlaşıldı. Vakit ne olursa olsun İstanbul’un manevi sahibine selam vermeden olmaz.
Bir mekân vakfa veriliyorsa bu vakıf o imkânı tüm insanlığın hizmetine açmalı
Daha önceki yazılarımda belirttiğim üzere Pazar günü külliye buluşmalarımız oluyor. “Çay ve Muhabbet İstanbul” buluşmalarının bu haftaki onur konuğu Sır Hoca. Nasibi olan birkaç muhabbet ehlinin katılacağı program için Hocama birkaç seçenek sunuyorum. O tahmin ettiğim programı seçiyor. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri huzurunda sabah namazı, Hüdayi zikri, Salacak’ta kadim İstanbul’u seyrederek çay eşliğinde muhabbet, vapur ile Besiktaş, Yahya Efendi ziyareti, Üsküdar’a dönüş ve Şemsi Paşa Külliyesi yanında çay ve Boğaziçi’ni temaşa.
Pazar sabahı Hüdayi zikri çok güzeldi. İstanbul’un ve memleketin farklı yerlerinden gelmiş güzel insanların yüzünden ruhunu dinlendirecek bir dem bulmanın sevinci okunuyordu. Cami ve avlu müminlerle dolmuştu. Sabah namazında böyle kalabalık bir cemaat görmek zaten başlı başına letafet. Demek ki sabah namazı için bir şeyler yapmalı. Sabah namazı kısa zikir yapılan herkese açık cami her ilde neden olmasın. Ardından çorba ikramı çok mu zor. Rabbim vesile olanlardan razı olsun. Bir mekân vakfa veriliyorsa bu vakıf o imkânı tüm insanlığın hizmetine açmalı. Bu konuyu daha uzun yazacağım. Bazı adı vakıf olup aslında dernek gibi çalışan kurumlara bazı tarihi mekânlar veriliyor. Gerçekten vakıf ise o mekân kamuya açık alan olmalı. Tarihi bir mekânı özel alan ilan etmek başta o eser sahiplerine saygısızlık. Buna devletimiz de hassasiyet göstermeli. Dediğim gibi bu konu ayrı bir yazı konusu. Piri Sır Hocam da zikri çok beğendi.
Sabah namazı programına gelen ve hocamın çay sohbetine katılan dostlar da iki kez nasiplendi. Hep söylüyoruz, bu güzellikler nasip işi. Salacak’ta kadim İstanbul manzarasına karşı hocam arkadaşların ihtiyacına göre sohbeti yönetti. Ben de muhabbetini/dersini özlemişim. Her şeyi unuttum, on bir yıllık Konya maceramdan bir kesit içinde yaşıyormuş hissi ruhumu kapladı. Tüm muhabbeti aktarmam mümkün değil; fakat tadımlık birkaç not düşelim.
Kalp üzerindeki siyah nokta çoğalıyor ve biz bunu çoğu zaman farkedemiyoruz
Hocamın ilk sorusu: “senin bir okuma planın var mı?” İkinci sorusu: “Ailen ile birlikte bir okuma planın var mı?” Üçüncü sorusu: “Dostlarınla/mahallende bir okuma planın var mı?” Yani kısaca hayatın okumaya/öğrenmeye/hikmete göre ayarlanmış mı? “Namaz öncesi 15 dakikalık ders yaparım, bu dersi kimse gelmese bile önce kendim için yaparım” diyerek her ne yapıyorsak kendimizden başlamamızı öğütledi. Nefsin hallerinden, büyük cihad sırasında çetin düşmanlarımız olan nefis, şeytan, münafık ve kafirlerden bahsetti. Özellikle önem sırasının yazıldığı gibi olduğunu belirtti. Gavurlar öyle, böyle derken diğer üç düşmanı unuttuğumuzu anlattı. Özellikle kademe kademe günahın normalleşmesi ve bazı zehirlerin ağır ağır verilmesiyle ruhun öldüğünün altını çizdi. Kalp üzerindeki siyah nokta çoğalıyor ve biz bunu çoğu zaman farkedemiyoruz.
İki seferberlik başlatmalıyız: Biri en az haftada bir gün dostlarla sabah namazı dersi, ikincisi günün uygun zamanında aile dersi. Dostluk ve aile üzerinden adaletle doğrulduğumuzda iyi şeyler hayatımızda daha görünür olacaktır.
Yahya Efendi ziyareti muhabbeti taçlandırdı. O’nun hayatından okuyacağımız öğütler saymakla bitmez. Hikmet ehlinin vakarlı duruşu kitabın ilk cümlesi. Yaşayan bilir, yaşamayan ne bilsin. Dünyada gözü olmayan, her daim hakkı söyleyen iyilik liderlerine bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Yeni okuma yazma antrenmanı yapan evin en küçüğü Meryem Sena’nın Hoca Dede sevgisi tahtamızı süslemiş. Konya’da Hoca Dede tabiri önemlidir. Memiş Efendi yazısıyla gündeme getirmeye çalıştığımız Konya’nın son dönem manevi mimarları hepimizin Hoca Dedeleri. Ve incelediğimizde o zor dönemde her beldenin kendine has hakikat sancağını taşımış Hoca Dedeleri var. Rabbim nesillerimize Hoca Dedeleri tanıtmayı cümlemize nasip eylesin.
İlgilenenler için Aziz Mahmud Hüdayi Camii’ndeki haftalık programı aktaralım:
Perşembe akşamı yatsı sonrası: Zikir, sohbet.
Cuma sabah namazı: Hüdayi zikri, şerbet.
Pazar sabah namazı: Hüdayi zikri, çorba.
Pazartesi sabah namazı: Hüdayi zikri, çorba, esnaf duası.
Hanımlar için de yer ayrılıyor.
Hüdayi gür bir pınar akar gider. İçenlere selam olsun.
Cihad Meriç
dunyabizim sitesinde yayınlanmıştır.