“Seyyahlık da öğrenilebilen meslektir” cümlesini her daim kullanırım. Seyahatnameler bu mesleğin ipuçlarını verir. Bir belde nasıl gezilir, nelere dikkat edilmelidir? Turistik gezi ile seyyah usulü ziyaretin farkları nelerdir? Bu soruların cevaplarını merak ettiyseniz, seyahatnameleri bu gözle tekrar incelemelisiniz. Biz bir beldeyi ziyaret edeceksek, yaşayan veya sırlanmış iyi adamları, tarihi geçmişi veya doğal güzellikleri ararız. Darende tercihimizin sebebi, Horasan maneviyatından beslenerek Anadolu’yu mayalayan pirim Somuncu Baba’nın bu beldede sırlı olmasıdır.
Cuma günü ikindiyi İstanbul’da, akşam namazınıMalatya‘da kıldım. Elhamdülillah. Kadim Malatya “Battalgazi” diye anılan muhittir, şükür daha önce görmek nasip oldu. Zamanım kısıtlı olduğu için Malatya’dan hemen Darende’ye geçtim ki zaten yolculuğumuzun hedefi de Darende ilçesi. Sabah namazı ile şehri ziyarete başlamak için hemen istirahate çekildim. Usulümüz üzere sabah medeniyetini yaşamak için dinç bir şekilde kalktım. Yakınımdaki Çarşı Camii’nde sabah namazını kılarak güne başladım.
Darende’ye dördüncü gelişim bu… Seyahati farklı kılan ise ilk defa yalnız ve kendi aracım olmadan geliyor olmam. Bu iki ayrıntı şehri derinlemesine tanımak için önemlidir.
Tohma kıyısından Somuncu Baba’ya doğru yürüdüm
Çarşı Camii yeni olmasına rağmen kesme taş ile yapıldığı için tarihi bir görüntü veriyor, yani geleneğin zamanın imkânlarıyla tekrar imar edilmesine güzel bir örnek. Darende, ortasından nehir geçen klasik Selçuklu ve Osmanlı şehirlerinden biri. Ecdat yeşillik ve nehir görünce hemen bir şehir kurmuş. Erenler tekkelerini bu kainat harikası yerlere kurmuşlar. Belki de önce tekke, sonra şehir geldi. Evet, bu topraklar önce manevi fethi yaşadı. Bosna Blagay Tekkesi ile Darende Somuncu Baba Tekkesi coğrafi çevre olarak çok benziyor. Bu ve benzeri tercihler tekke ve şehir yeri seçiminde belli ölçülere dikkat edildiğini gösteren işaretlerdendir.
Tohma nehri şehri ikiye ayırıyor. Sabah namazından sonra Tohma nehrini izleyerek Somuncu Baba’ya ulaşmaya karar verdim. Tohma’nın beni aşk-ı muhabbete ulaştıracağını biliyorum. Tohma’nın ruhu dinlendiren müziği eşliğinde yürümeye başladım. Nehrin kenarına kurulmuş küçük oturma yerlerinden birinde oturan grup tarafından davet edildim. Davete icabet ettim ve başladı muhabbet. Haftada bir farklı camide buluşup sabah namazı kılan ve namazın ardından evde hazırladıkları çorbayı içen Anadolu Gençlik Derneği üyesi öğretmenlerle tanışmış oldum. İşte bu güzellikleri yaşayınca memleketin her karış toprağının muhabbetle dolu olduğunu ve iyi adamların sayısının çok olduğunu anlıyorum. Bunları yaşadıktan sonra ben nasıl kalemi/kelamı tutabilirim. Hayat kalem olmuş yazdırıyor.
Sabah medeniyetini taçlandıran bu muhabbetin ardından, Tohma kıyısındaki eski kerpiç evlere nazar ederek, Somuncu Baba’ya doğru yürüdüm. Yol boyunca birçok güzellik bana selam verdi. Bu güzellikleri mümkün olduğu kadar fotoğraflayıp arşivliyorum; fakat yaşadığım güzelliğin hepsini aktaramayacağımı da biliyorum. Söz her zaman hayat karşısında yetersizdir. Güneş dağları ısıtmaya başladı; fakat Tohma vadisi hâlâ soğuk, gönlümüzde aşk ı muhabbet ateşi yola devam ediyoruz.
Yoldaki imar faaliyetini görünce her şehre bir iyi adamlar topluluğu ve hizmet eden bir vakıf vacip diyorum. Hayal ettiğimiz külliyenin bir örneğinin adım adım büyüdüğünü görmek sevindirici. Bedesten, hamam, okullar içiçe geçmiş. Okullar tarihi yapıya uygun olsaydı daha güzel olurdu. Aşama aşama o günleri de göreceğiz inşallah.
Anadolu’nun anahtarı Somuncu Baba’dadır
Somuncu Baba’nın kabri mescidin içinde, eskiden namaz burada kılınırdı, şimdi ek binalar yapıldı ve vakit namazları o yeni bölümde kılınıyor. Sabah dergâha ulaştığımda içerisi görülecek şekilde mescidi yarım bir kapı ile kapalı buldum. Kapıya yaslaNdım ve başladı tefekkür.
Biz büyüklerin huzurunda onların dünya hayatında bıraktıkları izleri seyrediyoruz. Ey Hamid-i Veli, seni Erdebil’e uzanacak ilk eğitim yolculuğuna çıkaran aşk neydi? Kayseri’de, doğduğun topraklarda halkı irşad etmek varken neden Bursa’ya gittin? Başkente gelmişken neden makamını gizledin de seni dünya Somuncu Baba bildi? Genelde müridler talip olup mürşid bulurken, neden Ankara Medresesinin büyük hocası Numan’ı kendine talebe seçtin? Ve birlikte yaptığınız sırlı hac yolculuğu? Sonra Numan’ı Hacı Bayram Veli olarak İstanbul’un manevi fethini yapacak Akşemseddin‘i yetiştirmek için Ankara’ya göndermen.
Anadolu’nun anahtarı Somuncu Baba‘dadır. Sufilerin hayatını anlatan kitaplarda da Hamid-i Veli‘nin Horasan’dan manevi merkezi Anadolu’ya aktardığı yazar. “Diyar-ı Acem’de emanet olarak bulunan esrar-ı ilahiyye onunla diyar-ı Rum’a intikal etti.” Evet, Hacı Bayram Veli ile Ankara’yı,Akşemseddin ile İstanbul’u, Üftade ile Bursa’yı fethetmiştir. Aziz Mahmud Hüdayi ile İstanbul’u,İsmail Hakkı Bursevi ile Bursa’yı desteklemiştir. Yolun mirasını İsmail Hakkı Bursevi “Ruhul Beyan Tefsiri” ile kayıt altına almıştır. Bican kardeşleri,Akbıyık Sultan’ı, Bıçakçı Ömer Dede gibi sayfalara sığmayacak bir hazineyi miras bıraktı. Halvetilik, Melamilik, Bayramiye, Celvetilik… O pınardan âşıklara su olup aktı, herkes nasibince fıtratına uygun istifade etti ve inşallah etmeye devam ediyor. Yeryüzü boş değil. Rabbim iyiler ile beraber kılsın, tefekkürle onların yolundan gitmeyi nasip eylesin. Amin.
İstanbul’un anahtarlarını elinde tutan büyük zat; Hacı Bayram Veli gibi bir bilgenin mayası, Akşemseddin’de zirve yapan eğitim üslubu, İstanbul’un Fatih’ine el veren sabır. Gerekirse bir kişi yetiştir ama İstanbul’u fethetsin ve ardından yolun dalları milyonlara feyz kaynağı olsun. Bu topraklarda Somuncu Baba benzeri zatların sayısı oldukça fazladır, hepsi Gül’e benzediği ölçüde birbirine benzer. Kısaca vakıf insanı diyebileceğimiz, Allah’a adanmış bir hayat yaşarlar. Bugünün maddeleşen modern dünyasında bile onları görmek mümkündür. Çıkarsız, insanlık için taş taş üstüne koyan bizdendir.
Çilehanede zikir çekiyorum, Tohma kenarında tefekkürle çayımı yudumladım ve yatsı namazı sonrası Tekke’yi ben kapatıyorum.
Senin gibi lise talebesi iken Bursa’da Somuncu Baba beni muhafaza etti
İkinci gün sabah namazı sonrası. Seyyid Hasan Gazi ve Şehitlik tarafına yürüyorum. Bu sabah bana simsiyah bir köpek eşlik ediyor, birlikte Şehitlik tepesine yürüdük ve döndük, hatta ona “sen şehitlikte kal, bak buralarda bekçi yok” dedim. Belki sözümü tutar. Bu çevrede sırlanmış büyükler ve kâinat harikaları ziyaret için seyyahları bekliyor.
Veda ziyareti için tekrar Somuncu Baba Külliyesi’nin yolundayım. Bedestenin yanında lise öğrencisi Ahmet ile karşılaştık Ahmet beni yabancı görünce belki ihtiyacım olur diye yanıma yaklaştı ve selamlaştık. Bedestenin yanında olunca külliye eğitimine başladık. Lise son sınıf öğrencisi Ahmet ile külliyeler ve muhabbet eğitim yolu üzerine konuştuk. Ahmet’in gözlerinde iyiliğe liderlik yapacak ışığı gördüm. Ahmet namazını kılan, insanlara yardım etmeye çalışan olgun bir genç. Zamane lise talebeleri düşünülürse, Ahmet’i özel kılanın ne olduğu ortaya çıkar.
Bazen bir beldede/ailede doğmak aşk ı muhabbetin içine doğmak gibidir. Başka seçeneğiniz yoktur, o çevrede adam olmak ve olgunlaşmak zorundasınız. O çevre sizi yetiştirir ve adam eder. Bu nedenle ahi, aile, külliye, mahalle ve şehir diyoruz. Adam yetiştiren çevreye hicret şarttır. Çocuklar iyi okullara gitsin diye medeniyet özelliğini kaybetmiş şehre gitmektense sükûnet ve muhabbet vaad eden bir beldeye göç etmek, bence hem kendimiz hem çocuklarımız için daha anlamlıdır.
“İstanbul’dan geliyorum, Çanakkaleliyim” deyince, “seni buralara getiren nedir” der gibi yüzüme baktı. “Senin gibi lise talebesi iken Bursa’da Somuncu Baba beni muhafaza etti. Bunun farkına sonra vardım. Bursa Ulu Camii benim sekinet mekânım olmuştur. Namaz ile tam rabıtam yoktu; fakat caminin içindeki havuzun kenarı benim mekânım olmuştu. Bir kafeye gider gibi oraya gider otururdum.” desem ne kadarını anlar. Belki bugün külliye üzerinde ısrarla durmamız, o günlerin eseridir. Bana namaz sevgisinden önce cami ve külliye sevgisi verildi.
Ahmet’i Darende’den iyi adamlar defterine kaydettik. Veda ziyaretimizden sonra heybemizde Somuncu Baba ile alakalı kitaplar, ruhumuz hoş, bu güzel ortamdan ayrılacağız. Darende dönüşü her zaman zor olmuştur. Tohma nehrinin suyuna bakmak bile insanı eğitecek güçtedir
Diz dermansız, dil bağlı
uzaklaşılan her adım, bir damla yaş
tohma çayına atın nefsi, bırakın beni arınayım
ey yolcu boşuna bu nehre kaynak arama, Tohma firakın gözyaşı
Bursa Ulu Cami’de o ifşa oldu, ben irşad
Aksaray’da çilehane, Darende’de Tohma çayı, Bursa’da Ulu Camii ve fırın…
dunyabizim.com sitesinde yayılanmıştır.
Cihad Meriç