Her şehir içinde birçok güzellik barındırır. Biz bu güzellikleri harcadığımız emek oranında görebiliriz. Kısaca gayretsiz bir şey olmuyor. Bulunduğumuz zamanı ve mekânı anlamlı kılmak için emek harcamalıyız.
Yaz kış demeden içinden geçtiği her beldeye hayat veren Dicle nehri, Cizre’nin sınırlarını ve ismini belirlemiş. Dicle, genelde kıvrım kıvrım akan bir nehir. İşte buradaki kıvrım yarım ada oluşturmuş, hatta eski kaynaklarda burası ada olarak geçiyor. Doğal korunaklı ve suyu bol adacık kale ile çevrilerek zamanla büyük şehir halini alıyor. Eski kaynaklarda nüfusunun çok yüksek olduğu bilgisine ulaşıyoruz. Şimdilerde nüfus yüz bin civarında.
Cizre’de iyiliğin derin sessizliğine kulak verdik
Biz de bu Hazreti Nuh makamına on ay misafir olduk. Yeni insanlar tanıdık. Benim için Cizre’de üç nokta önemli: Ulu Cami, Hz. Nuh Makamı, Kırmızı Medrese. Hani insan bir şehirde hayat rutinini kırmak istediğinde gitmeyi düşündüğü mekânlar arar; bu mekânlar ruhu rahatlatır, bize insan olduğumuzu hatırlatır. Cizre, çevresinde Kasrik gibi kadim ören yerleri ve tarihî köprü kalıntıları barındırıyor. Eskiler taşı işleyebildiklere her yere gelecek için mesajlar bırakmış.
Cizre’nin geçmişi incelendiğinde karşımıza medreseler şehri çıkıyor; Ahmed El Cezeri, İsmail Ebul İz Cezeri… gibi zamanın büyüğü olmuş adamlar bu düşüncenin imzası.
Biz bu şehre geldiğimizden bugüne kadar iyi haberler yapmaya gayret ettik. Medyanın bilerek veya bilmeyerek oluşturduğu haber değeri yargısı problemli. İyiliğin ve güzelliğin haber değeri olmadığı bir yerde algılarımız değişiyor. Bu bölge dışında anket yapıldığında dediğim daha rahat anlaşılabilir. Ben buraya şehirlerle ilgili ön yargılarından yıllar önce arınmış bir adam olarak geldim. Evet problemler vardı; fakat sessiz çoğunluk iyiliği kendi âleminde yaşıyordu. Biz felsefemizi şöyle belirledik; İyiliğe mikroskopla, mikroplara kör gözle bakmak. Derdimiz polyannacılık da değil, sadece iyiliğin derin sessizliğine kulak vermek.
Cizre’de nereleri görmeden geçmemeli?
Herkesi Cizre’ye davet ediyoruz. Hele Mardin, Midyat, Hasankeyf’e kadar gelip buraya uğramamak büyük kayıp. Saydığımız yerler iki saatte ulaşılabilecek bir dairenin içinde yer alıyor. Gelenler için kısa bir rota verebiliriz. Şehir otogarının yanında Mem u Zin ve Abdaliye Medresesi ziyareti ile yolculuğumuza başlayabiliriz. Sonra aynı yol üzerinden Hz. Nuh makamına ulaşabiliriz. Hz. Nuh’un hemen yanına sırlanmış mekanik dehamız İsmail Ebul İz Cezeri’yi ziyaret edebiliriz. www.ebuliz.com internet adresinden online kitabını inceledikten sonra Jazari’yi ziyaretimiz daha anlamlı olur.
Hz. Nuh makamının az ilerisinde Kırmızı Medrese ve Ahmed-el Cezeri türbesi var. Kırmızı Medrese avlusunda bedenen, aklen, kalben dinlenebilirsiniz. Buradan yol tarifi alıp Ulu Cami’ye ulaşmak mümkün. Ulu Cami, avlusu ve minaresi ile insanı etkiliyor. Hamidiye kışlası ve Kale kalıntılarını gördükten sonra birçok aile çay bahçesinin bulunduğu Dicle nehri kenarına gidebiliriz. Bu arada Kırmızı Medrese’den Ulu Cami’ye giderken çarşıyı da gezebiliriz. Onu bulabilirseniz Terzi abimiz size çay ve soğuk su ikram edecektir.
Cizre kültür ve tarihini araştırmaya kendini adamış Abdullah Yaşın daha detaylı bilgilere ulaşabileceğimiz adres. Hem kitabı hem sitesi www.abdullahyasin.org aracılığıyla çalışmalarını bizlerle paylaşıyor.
Biz “insan = şehir” diyoruz ve “iyi adamlar defteri”, “iyi şehirler listesi” üzerine çalışmaya gayret ediyoruz. İnsan yoksa şehir virane olur. İnsan yaşayacak bir şehir bulamazsa avare olur. İyi adamların ve iyi şehirlerin izini sürmeye devam ediyoruz. Sıla-i rahim ve dost ziyaretleri vesilesiyle yollarda olacağız, posta kutusu bulduğumuzda yollardan mektup atabiliriz. Böylece ilk yol mektubumuz, yol başlangıcımız Cizre’den gelmiş oldu.
kaynak: dünyabizim