Cizre’nin ilim merkezi Kırmızı Medrese’de cumartesi sabahı yapılan ilk oturumla başladı. Öğleden sonra Cizre Öğretmenevinde iki salonda eş zamanlı olarak farklı konuk ve konularla devam etti.
İki salonda eş zamanlı sunum olması konuklar için tercih imkânı verse de benim gibi birçok kişi için iki salon arasında kararsız kalma durumu da oluşturdu. Salonlara verilen isimler önemliydi; Ebu’l İzz El Cezeri ve Melaye Ciziri. Salonlara verilen bu isimler, Cizre’nin ne kadar anlatsa tüketemeyeceği iki isim.
Ebu’l İzz El Cezeri keşfedilmeyi bekliyor
Melaye Ciziri (Ahmed-el Cezeri)’nin, divanı ve talebeleri aracılığıyla bilinirliği, Ebu’l İzz El Cezeri’ye göre daha fazladır. Sempozyum başlıkları ve bildiriler incelendiğinde de bu net biçimde ortaya çıkıyor. Ebu’l İzz Cezeri keşfedilmeyi bekleyen bir hazine. Benim ilgimi de en çok o çekiyor, inşallah hakkında müstakil bir yazı hazırlayacağım. Sadece şunu belirteyim, eğer bir kişi bu topraklarda teknoloji, teknik, mekanik, robotik gibi kelimelerle cümleye başlayacaksa önce Ebu’l İzz Cezeri’ye selam vermeli.
Cizre SempozyumuSadece isimler ve eserleri zikredilse koskoca bir oturum biter
Cizre sempozyumu bu iki nadide isimle sınırlı kalmadı. Oturum başlıklarında görüleceği gibi birçok iyi adam ve adanmış hayat anlatıldı. Hatta öyle bir noktaya gelindi ki sadece isimler ve eserler zikredilse bir oturum bitecek. İşte bizim gerçek hazinelerimiz! Sadece Cizre ve çevresinde isimleri sayfalara sığmayan âlimlerimiz var. Ayrıca bunlar sanıldığı gibi eski tarihlerde yaşamış âlimlerimiz de değil, yakın zamanlarda yaşamış bir çok âlim isimi de zikredildi.
Bir konuşmacının dikkat çektiği mesele çok düşündürücü “Âlimlerimizin ve eserlerinin ortak kaderi imkânsızlık ve ilgisizlik.” Bölge âlimleriyle Rasim Özdenören’in Gül Yetiştiren Adam romanıyla kurulan bağlantı da dikkat çekiciydi.İhsan Süreyya Sırma ve Artuklu Üniv. rektörü Serdar Bedii Omay
Artuklu Üniversitesi, Mardin medreselerinin bir kısmını kampüse dahil etti
Cizre sempozyumunu Mardin Artuklu Üniversitesi ve Şırnak Üniversitesi ortaklaşa gerçekleştirdi. Her ile bir üniversite konusu daha önce çok eleştirilmişti entelektüel camiada. Fakat bu tarz sempozyumlar çoğaldıkça bu üniversitelerin bizi yerli damarlarımıza ve kendi özümüze ulaştırabileceği tezi daha da güçlenecektir.
Mardin Artuklu Üniversitesi bu konuda çok etkili çalışmalara imza atıyor. Mardin medreselerinin bir kısmını kendi kampüsünün bir parçası haline getirmiş durumda. Temennimiz bu örneklerin çoğalması ve tüm illere yayılması. Konuşmalarda dile geldiği gibi Cizre’nin en ulvi mekânı Kırmızı Medrese de tekrar ilim yuvası haline dönüşmeli.
Cizre SempozyumuO âlimlerle aramızda koca bir boşluk var
İlk günün benim için en önemli kısmı İhsan Süreyya Sırma Hocanın burada olmasıydı. Kendisi sadece benim değil, diğer konukların da ilgi odağıydı. İkinci gün ise ilgim Ebu’l İzz Cezeri oturumundaydı. Cizre’ye geldiğimden beri cebimde taşıdığım sorulara cevap bulabilecek miydim?
Kısmen bazı sorularım yanıt bulsa da en can alıcı soru cevapsızdı. Bu teknoloji dehamızın takipçileri oldu mu? Kitap kopyaları elimizde olduğu halde neden bu çalışmalar geliştirilmedi? Alabildiğim cevap sadece bir akrabasının öğrencisi olduğu bilgisiydi. Yani aramızda koca bir boşluk var. Dediğim gibi bu konu üzerine çalışmalarımız devam edecek.
Rabbimiz o güzel insanları anlamayı ve anlatmayı nasip eylesin.
Cihad Meriç Cizre’den bildirdi
http://www.dunyabizim.com/manset/9495/cizre-guzel-bir-sempozyuma-evsahipligi-yapti.html