Yüz kemikleri meydana çıkmış uzun boylu adam yanıma geldi. Kendine has olduğunu düşündüğü hayat hikayesi, belli noktalarda birçok insanla kesişiyordu. Ekrem Abi, mahkeme kararıyla çocuk yuvasında hayatına başlamış. 18 yaşına kadar devlet şemsiyesi altında bulunmuş. On sekiz yaş sonrası, arkasında güçlü destekler bulunanların bile tökezlediği hayatın ortasına bırakılmış. “İyi garsonum, ülkede gezmediğim yer kalmadı.” diyor. Selimiye Kubbesi’nin altına sığabilen Edirne’den 50 yaşından sonra Konya’ya gelmiş. Her metre kareye bir dernek ve vakfın düştüğü Aziz Konya. Bir gün yürürken o vakıfların birinin kapısında bu yıl burs veremeyeceğiz yazısı görmüş ve çok düşünmüştüm. “Siz en basit işlerden olan üç liralık bursu bile veremiyorsanız ne iş yaparsınız.” diyesim geldi.
Ekrem Abi sitemlerini yüreğine gömerek Konya’ya teşekkür ediyor. Bir aşevinin soğuk fayanslarında hayata bir süre tutunmuş. Nasıl olduysa nasibi de ellisinden sonra açılmış ve evlenmiş. Ellisinden sonra yuva kurmak, otuz yaşında ki gençlerimizin bile acaba dediği, milyonluk gelirleri ile geçinme endişesindeki insanların bulunduğu ülkemizde Ekrem Ağabey bizlere çok şey anlatacaktır. “O şükrediyor ve yiyecek ekmeğimiz var.” diyor. Neler yapabiliriz diye düşündük, kendimize yetmeyen aklımızdan bir parça da o çarptı. Ben arada uğrarım diyerek ayrıldı. Uğra Ekrem Abi uğra ki sertleşen kalplerimiz yumuşasın. Belki kuruyan göz yaşı keselerimiz örselenir. Dev aynasında seyrettiğimiz kendi sorunlarımızı senin sözlerinin kırdığı aynada görmez oluruz. Ekrem abi ne olur yine gel, yoksa biz kendimizi dertlerin merkezinde görüyoruz.
Ekrem Ağabey sen gelmeseydin bu yazıda olmayacaktı, bir kaç gönlü daha yakacak odunu önümüze bırakamayacaktın. Biliyorum Ekrem Abi seni O gönderdi. “Git yanına bu adam fazla konuşuyor, ağzını kapat ki gözleri ve gönlü açılsın.” dedi. Görevi yerine getirdin Ekrem Abi, bizlere güzellikler ikram eyledin, bak şimdi klavye tuşları on parmaktan üç eksik çalışıyor.
Ekrem Abi seninle eski topraklarımıza dönsek, hani o Edirne’de üzerinden kadastro geçen topraklarımıza. Dedelerimiz uç beyliğinden Edirne’ye aynı zamanda mı döndü. Rus savaşı mı, Balkan savaşları mı, kominizim dönemi mi? Ne çok mevzi terk etmişiz Ekrem Abi. Toparlanıp yine gitsek oralara önce Gelibolu fatihi Süleyman Paşa’nın Bolayır kalesini donatsak, oradan Kosova’ya Murad-ımıza ulaşabilir miyiz? Ekrem Abi çok çekilmişiz içerilere, bak işte Konya’dayız.
Çok içerilere çekilmişiz Ekrem Abi çok, yüzünde ki çökkün avurtların gibi.
*Ziyareti ile yazıya vesile olan Ekrem Ağabey’e hep birlikte dua edelim.
*Kültür Dergisi’nin Rumeli özel sayısını selamlıyoruz. Bize balkan coğrafyasının bir eri olduğumuzu hatırlatmasından dolayı emeği geçenlere sonsuz teşekkürler.
*Bu vesile ile şehitlerimize, göç yollarında vefat eden aziz halkımıza Rabbimiz’den rahmet niyaz ediyoruz.
*TİKA ve İHH Vakfına çalışmalarından dolayı teşekkür ediyoruz.