Ramazan ayının tüm güzellikleri, başta Bosna-Hersek olmak üzere Sırbistan, Hırvatistan ve Karadağ’da Müslümanlar tarafından Anadolu’yu aratmayan benzerlikte yaşatılıyor.
Yardımlaşma ve dayanışma duygusunun doruk noktaya ulaştığı, geleneklerle ayrı güzellik katılan Ramazan ayı, Batı Balkanlar’da Osmanlı’dan kalan adet ve göreneklerle bir başka güzellikte yaşanıyor.
Osmanlı’nın yaklaşık 500 yıl kaldığı bu topraklarda Ramazanla birlikte adeta ”donmuş zaman manzaralarına” her köşe başında tanık olunabiliniyor. Ramazan ayının dünyada Anadolu ile en fazla benzerlikte yaşandığı toprakların Balkanlar olduğu, yaşatılan gelenek ve göreneklerden daha iyi anlaşılıyor.
Türk şiirinin ve Türkçenin önemli kalemlerinden Yahya Kemal Beyatlı’nın ”Kaybolan Şehir” şiirinde yer verdiği ”Firuze kubbelerle bizim şehrimizdi o; Yalnız bizimdi, çehre ve ruhuyla bizdi o/Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene, biz sende olmasak bile sen bizdesin gene…” dizeleri belki de Balkan coğrafyasının ruhunu en iyi yansıtıyor.
Her köşe başında Osmanlı’ya ait bir izin bulunduğu Bosna-Hersek, doğal güzelliklerinin yanı sıra bu toprakların öz insanı olan Boşnaklarla da ayrı bir değer ve anlam kazanıyor. Osmanlı’nın çekilmesinin ardından bölgede kalan yüzlerce tarihi eser Boşnaklar sayesinde ”öksüz” ve ”yetim” kalmadı. Boşnaklar, kendi değerlerinden bir parça saydıkları bu eserlere sahip çıkmanın yanı sıra yüzlerce yıl önce bu coğrafyada birlikte yaşadıkları Türklerden öğrendikleri gelenek ve görenekleri devam ettirmeyi ”ahde vefa” olarak değerlendiriyor.
Ramazan ayıyla birlikte Boşnakların bu ”ahde vefası” daha belirgin hale geliyor. Ramazan ayının başlamasına birkaç gün kala tüm Boşnak aileleri, yakın akrabalarını ziyaret ederek bu kutsal ayı karşılıyor. Ramazanın yaklaşmasıyla birlikte kadınlar evlerde temizlik yaparken, cadde ve sokaklar ile camilerde de Ramazan hazırlığı başlatılıyor. İlk iftarlar için Boşnak kadınlar, Ramazan öncesinden börek, sarma ve çeşitli yemekler hazırlıyor.
Bosna-Hersek’te Ramazanın en belirgin hissedildiği kentlerin başında belki de başkent Saraybosna geliyor. Cadde ve sokaklar ışıklarla süslenirken, cami minarelerinin şerefeleri ışıklandırılıyor ve Osmanlı’yı temsil eden ”yeşil ay yıldızlı bayraklar” minarelerden dalgalanmaya başlıyor. Tarihi Başçarşı’da bulunan iş yerleri ve camilerde ise Ramazan yine tüm güzelliğiyle kendini gösteriyor.
Tarihi Başçarşı’nın en görkemli camilerinden olan Gazi Hüsrevbey Camii’nin avlusunu Ramazanla birlikte genç, yaşlı, kadın, erkek Boşnaklar dolduruyor. Vakit namazlarını cemaatle birlikte kılan Boşnak kadın ve erkekleri, burada öğlen ve ikindi namazının ardından okunan mukabeleye eşlik ediyor.
Saraybosna’nın kurucularından olan II. Bayezid’in torunlarından Gazi Hüsrev Bey için kendi adını taşıdığı bu camide 500 yıla yakın süredir, her Ramazanda öğlen namazını müteakip mevlit okutma geleneği yine bu ülkede yaşatılıyor.
Milyecka Nehri kenarında bulunan Hacı Camii’ne ise Ramazan ayında özellikle kadınlar yoğun ilgi gösteriyor. 1561 yılında inşa edilen, kentin en eski ibadet yerlerinden olan bu camide vakit namazlarının ardından kadınlar için özel olarak mukabele okunuyor.
-TOP ATIŞI TABYA’DAN-
İftar vaktinin habercisi olan ”top atışı” ise Saraybosna’da yine Anadolu’nun birçok kentiyle örtüşüyor. Kovaçi Mezarlığı’nın üst kısmında bulunan Osmanlı eseri Beyaz Tabya’da özel olarak hazırlanan top, belediye görevlisi tarafından ateşleniyor. Şehrin birçok yerinden duyulan bu top atışıyla birlikte Saraybosnalılar oruçlarını açıyor.
Ayrıca Gazi Hüsrevbey Camii’nin yanı başındaki Osmanlı eseri Saat Kulesi de iftar saatinin bir başka habercisi… Dünyada eşine çok az rastlanan bir sistemi bulunan Saat Kulesi, ay takvimi sistemine göre çalışıyor. Saat Kulesi’ndeki mekanizma 12’yi gösterdiğinde cami kandilleri yanıyor ve şehrin ay yüzlü tepesi Beyaz Tabya’dan top sesleri yükseliyor.
İftar vaktine doğru ise fırınlar önünde oruçlarını sıcak pide ve ekmekle açmak isteyenler yoğun kalabalık oluşturuyor. Sokaklarından ”buram buram” pide kokusunun yaşandığı kentin özellikle ara sokakları ve caddeleri akşam ezanıyla birlikte derin bir sessizliğe bürünüyor.
-İFTAR SOFRASININ MENÜSÜ-
Boşnak evlerinde iftar sofrasında önce ”topa” denilen farklı türden peynirlerin eritilmesiyle hazırlanan menü ön yemek olarak sunuluyor. Devamında ”Begova” (Bey) veya tarhana çorbası, ana yemek olarak ise Osmanlı Saray mutfağının leziz yemekleri Ramazan sofralarının vazgeçilmezi oluyor. Etli dolmalar, sarmalar, bamya yemeği ve bu ülkeye has ıspanaklı, patatesli, peynirli, etli Boşnak börekleri… Oruç süresince Boşnaklar aslında yemekten çok kahvenin özlemini çektiklerini söylüyor. Ayrı bir kültür olan kahve, iftar yemeğinin ardından ”olmazsa olmazların” başında geliyor. İftarın ardından bakır tepsilerde kendilerine ikram edilen lokumla beraber kahvelerini içen Boşnaklar, teravih namazı için evlerinden ayrılıyor.
Ara cadde ve sokaklardaki sessizlik, evlerde orucun açılması ve kahvelerin içilmesiyle birlikte bir anda bozuluyor. Bu defa hemen hemen her 100 metrede bir caminin olduğu ”Stari Grad” denen Saraybosna’nın ”Eski Şehir” kısmında yoğun kalabalık kitleler oluşuyor. Teravihe büyük önem veren Saraybosnalılar, eşleri ve çocuklarıyla birlikte geldikleri camilerde ibadet etmenin hazzını yaşıyor.
Teravihin ardından ise kent adeta ”yürüyen bir şehir” haline geliyor. Aileler, arkadaş gruplarıyla birlikte Başçarşı ve Ferhadiye Caddesi’nde ”korza” yürüyüşü yaptıktan sonra oturdukları kafelerde geç vakitlere kadar sohbet ederek vakit geçiriyor.
Bu arada, iftarını akşam namazının ardından açmak isteyenler için ise cami girişlerine kasede zemzem suyu ve hurma bırakılıyor. İftarını zemzem suyu içip hurma yedikten sonra açan cemaat, akşam namazını camide kıldıktan sonra evine gidip iftar yemeğine devam edebiliyor.
-TASAVVUF MÜZİĞİ KONSERLERİ-
Ramazan akşamlarında Saraybosna’da musiki etkinlikleri de düzenleniyor. Saraybosna Senfoni Orkestrasının geleneksel Ramazan konseriyle başlayan müzik etkinlikleri, son yıllarda büyük ilgi gören genç kız ve erkeklerin oluşturduğu koroların tasavvuf müziği konserleriyle devam ediyor.
Repertuvarlarında Boşnakça, Türkçe ve Arapça ilahilerin de olduğu genç müzisyenler, kendi ürettikleri bestelerde de büyük kültür mirası olarak gördükleri Türkçe kelimeleri kullanmaya özen gösteriyor.
Ramazan ayı geleneğinin yaşatıldığı bir başka mekan ise Osmanlı eseri tekkeler. Bu mekanlarda teravih namazından sonra sohbet ediliyor, ilahiler ve Mevlana’nın Mesnevisi okunuyor.
-MOSTAR VE TRAVNİK’TE DE RAMAZAN BİR BAŞKA-
Başkent Saraybosna’daki Ramazan atmosferi, Mostar, Travnik, Bihaç ve Gorajde gibi değişik şehirlerde de hissediliyor.
Tarihi dokusu, camileri, köprüleri ve mimarisiyle adeta ”rüya kent” konumundaki Mostar’da, halk Neretva Nehri’nin soğuk ve berrak suyunun kenarında iftarını açmayı tercih ediyor. Yine Mostar’a 10 kilometre uzaklıktaki Buna Nehri’nin kaynağına kurulu ”Sarı Saltuk” olarak da bilinen Blagay Tekkesi’nin bulunduğu alana da Mostarlılar iftar için gidiyor. Tekke çevresindeki lokantalarda iftarını açan halk, Buna Nehri’nin kaynağında buz gibi sudan içerek gün boyunca çekilen susuzluğu en iyi şekilde gideriyor.
Bosna-Hersek’in doğusunda bulunan Gorajde şehri sakinleri de bu yıl Kayseri ilinin desteğiyle inşa edilen yeni camilerinde teravih namazlarını kılabilmenin mutluluğunu yaşıyor. Bosna’nın en büyük ve en güzel camilerinden biri olan Kayseri Camisi, Drina Nehri’ne yakın bulunması nedeniyle sıcak yaz günlerinde namaz kılanlara ve mukabelelere katılmak isteyenlere ayrı bir huzur veriyor.
”Vezirler şehri” olarak bilinen ve tarihi dokusuyla bozulmamış bir Osmanlı kenti olan Travnik’te de Ramazan coşkusu bambaşka yaşanıyor. Asırlar boyunca ”inançlı insanlarıyla” tanınan Travnik şehrinde, Fatih Sultan Mehmet’in de su içtiği rivayet edilen ”Göksu” başında lezzetli Boşnak mutfağı yemekleriyle iftar açmanın ayrı bir yeri var. Ramazan ayının tüm güzellikleri, başta Bosna-Hersek olmak üzere Sırbistan, Hırvatistan ve Karadağ’da Müslümanlar tarafından Anadolu’yu aratmayan benzerlikte yaşatılıyor.
Osmanlı idaresinde 320 yılı aşkın süre kalan ve o dönemde 273 caminin bulunduğu Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bugün, Bayraklı Camisi, Osmanlı döneminden kalan ve halen ibadete açık olan tek cami olma özelliğini taşıyor. Belgrad’da yaşayan Müslümanlar ise Ramazanda Bayraklı Camisi’ne giderek namaz kılıyor ve burada okunan mukabelelere eşlik ediyor.
Belgrad’da yaşayan Müslümanlar ayrıca, Osmanlı’dan günümüze kalmayı başaran iki türbeyi de ziyaret ediyor. Belgrad’daki Kalemeydan’da ”Mora Fatihi” olarak bilinen Damat Ali Paşa Türbesi ile kale yakınlarındaki Şeyh Mustafa Türbesi’ni Ramazanla birlikte daha sık ziyaret eden Belgradlı Müslümanlar, burada dua ediyor.
Sırbistan’da Boşnak nüfusun yoğun olarak yaşadığı Sancak bölgesinde ise Ramazan, Türkiye’yi aratmayacak şekilde yaşanıyor. Bölgenin en büyük şehirlerinden Novipazar (Yenipazar), Syenitsa, Priboy ve Tutin gibi şehirlerde iftar saatinden önce sokaklar tenhalaşıyor. Pide fırınları önünde uzun kuyrukların oluştuğu bu şehirlerde, iftar sofralarında ise Türkiye’deki yemeklerin benzerleri hazırlanıyor.
Novipazarlılar, teravih namazı için Osmanlı eseri Altın Alem, Eyüpbeyoğlu, Hayrettin, Kurt Çelebi (Arap) gibi tarihi camilere yoğun ilgi gösteriyor. Teravih namazını aileleriyle birlikte kılan Boşnaklar, namazın ardından kahve içerek vakit geçiriyor.
-ZAGREB CAMİİ’NDE MUKABELE-
Yaklaşık 100 bine yakın Müslüman’ın yaşadığı Hırvatistan’da Ramazanın güzelliğini Boşnak, Arnavut, Türk, Arap, Roman, hep beraber hissediyor. Ülkenin tek camisi olan Zagreb Camisi’nde namaz kılan Müslümanlar, sabah, öğlen ve ikindi namazlarından sonra okunan mukabeleye eşlik ediyor. Hırvatistan Müftülüğü de Ramazanda ihtiyaç sahipleri için günde 2 bin 500 kişilik iftar yemeği hazırlıyor.
Zagrep Camisi baş imamı Aziz Alili, ülke genelinde bir cami ile 24 mescidin olduğunu, ancak Ramazan günlerinde açılan ‘geçici mescitler’ ile bu sayının arttığını söyledi.
-KARADAĞ’DA ADRİYATİK DENİZİ MANZARALI İFTAR-
Karadağ’da yaşayan 200 binin üzerinde Müslüman da Ramazanın tüm güzelliklerini yaşamaya çalışıyor. Boşnak ve Arnavut Müslümanların yoğun yaşadığı Biyelo Polye, Rojaye, Podgoritsa ve Ulçin gibi şehirlerde Ramazan sevinci hissediliyor.
Yerel televizyon kanalları, her gün iftar öncesi hazırladıkları özel programlarda Ramazan sohbetlerine ve gençlerin seslendirdiği ilahilere yer veriyor. Bu yıl yaz günlerine denk gelen Ramazanda Karadağlı Müslümanlar için ayrı bir keyif de sahildeki Ulçin’e giderek Adriyatik Denizi manzarasında iftar açmak oluyor.
kaynak: link