MEHMET AKİF ERSOY’A GÖRE İNSAN

Please follow and like us:

Beşer ve hayat dini islamın beşeriyetle beraber yürümesi gerektiğini ileri süren Akif ilhamı doğrudan kurandan alıp çağımızın anlayışıyle birleştirmiştir.
“Doğrudan Doğruya Kurandan Alıp İlhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz islamı”

sözleriyle insanlığın beslenmesi gereken kaynağı sunmuş, insanıda böyle değerlendirmiş.

Mehmet Akif’e göre insan yaratılışın büyük bir örneğidir. Dolayısı ile de yapacaklarına kendi karar verebilmeli, hür bir irade sahibi olmalıdır. Allah kâinatı insan için yaratmıştır. Yine Akif’e göre Kur’an’ın “Âdem’e secde edin.” emri de insanın değerini ortaya koymaktadır. Mehmet Akif Ersoy insan meselesini, yine İnsan adlı şiirde anlatmıştır. Akif bu şiirde:

Haberdar olmamışsan kendi zatından da hala sen
Muhakkar bir vücudum dersin ey insan, fakat bilsen
Senin mahiyetin hatta meleklerden de ulvidir
Esîrindir tabîat, dest-i teshîrindedir eşya;

“Kainât sana tutsak olmuş, bütün varlıklar senin emrine girmiştir. Bu dünya senin koyduğun kurallara uyup egemenliğine boyun eğmektedir., Bu yüceliğin kıymetini bilmeyene Akif şöyle sesleniyor

Kula kulluk etme ! Unutma ki sen de kulsun. Ve kimseye gerektiğinden fazla önem verme ! Yoksa, unutulursun..

Aldanma insanların samimiyetine, menfaatleri için gelirler vecde,
Vaad etmeseydi Allah cenneti, o’na bile etmezlerdi secde.

İNSAN, İLAHİ TEKLİFLERİN EMANETGAHIDIR;

Akif’in insanın sadece şu anla değil, başlangıç (mebde) ve sonuyla da ilgilendiğini (mead) buna ilaveten şu anında insan için çözülmesi gereken bir muamma olduğunu, yine insanın hal ile müstakbel arasında hale razı, müstakbele kani olmadan uğraşıp didinmekte olmasının nedenini, ilahi emanetin taşıyıcı olmasına bağladığını belirtmiştir. Akif’e göre insan ilahi tekliflerin emanetgahı, yaratılışın nüsha-ı kübrası, [2] tecelligah-ı ilahi olması hasebiyle daima hürmete layık bir varlıktır.

Akif, insanın diğer canlılara üstünlüğünü bu şekilde belirtirken Allah’ın yanında insanın konumu hakkında,

İlahi, “Mâlike’l mülküm” diyorsun… Doğru, âmennâ
Hakîkî bir tasarruf var mıdır insan için? Aslâ!

diyerek hakiki tasarruf sahibinin yalnız Allah olduğunu belirtir.

Nitekim Mehmet Akif’e göre, insanı kurtaracak, onun zorlukların üstesinden gelmesini sağlayacak güç yine insanın kendindedir. Bu düşüncesini bir şiirinde:

Ey yolda kalan, yolcusu Yelda’yı hayatın!
Göklerde değil, yerde değil, sende necâtın.
[7]

ALLAH (cc) İNSANA EDEP ÖĞRETİYOR ;

Mehmet Akif Ersoy’a göre Allah insanı terbiye etmektedir. Buna, Abese Suresi’ndeki Peygamber’i Allah’ın ihtar etmesini örnek olarak anlattığı bir vaazında sözlerine şöyle devam eder: “Cenab-ı Hak ümmete edeb öğretiyor, insanlık öğretiyor. Hem öyle bir surette ki: Eğer biz âdâbâ sarılmış olsaydık, bugün milletlerin en büyüğü olurduk.” [8]

TEMBELLERİ ve TEMBELLİĞİ ŞÖYLE YERİYOR;

Mehmet Akif Allah’dan utanılması gerektiğini belirtir. Bununla ilgili olarak bir şiirinde, tembellik edip yatanlara şöyle seslenir:

Ey, bütün dünya ve içindekiler ayaktayken yatan!
Leş misin davranmıyorsun? Bari Allah’tan utan.
[9]

ALLAH’TAN UTANMAK NE İLE OLUR?

Yine Mehmet Akif Allah’tan hakkıyla utanmak için belli bir bilgi seviyesine gelinmesi gerektiğini belirtir. Bununla ilgili olarak bir şiirinde şöyle demiştir:

Lâkin ne demek bizleri Allah ile iskât?
Allah’tan utanmak da olur ilm ile… Heyhât!
[10]

ALLAH SEVGİSİ ve DİN KARDEŞLERİMİZİ NASIL OLMALI?

Mehmet Akif’e göre Allah dediklerini fiilen yapan, işi sözde bırakmayan kullarını ve Allah’ın yolunda yekpare perçinlenmiş bir bina gibi O’nun düşmanları karşısında mücadele eden kullarını sever. [11] Esasen Akif pek çok şiir ve yazısında söz – fiil uygunluğu üzerinde durmuştur. O’na göre insan, söylediğini hatta inandığını, bizzat yaşayarak, yaparak yerine getirmelidir; bu gerçek samimiyettir ve Allah’ta kullarından bunu ister. Mehmet Akif bu düşüncesini bir yazısında şöyle izah etmiştir: “Lâkin ben Müslümanları seviyorum. Kalbimde din kardeşime karşı hiç buğz, nefret yok. İyi ama muhabbet, şefkat gibi şeyler hep umur-u batıniyedendir. Vücuduna hükm olunmak için hariçte asarı, tecelliyatı görülmek lazım. Yalnız hissiyat-ı kalbiye kâfi olsaydı, Cenab-ı Hak bu namazları, bu oruçları, bu ibadetleri emr etmezdi. Kalben beni tanıyın, bu kadar kâfi derdi. Hâlbuki böyle değil. Allah bile ahval-i kalbiyemizi, ahval-i vicdaniyemizi harici eşkâl ile görmek istiyor. O Allah ki, alimü’s sırrı ve’l hafiyyat’tır.”i[12] 24 saatden birini hakka vermeyene insan denilir mi?

ALLAH TEMİZLİĞİ,KİBAR OLMAYI SEVER,İSRAF VE PEJMURDELİĞİ SEVMEZ;

Mehmet Akif Ersoy, Allah’ın kullarının şık ve temiz olmasını istediğini söyler. A’raf Sûresi’ndeki “Ey âdemoğulları, her namaz yeri için temiz libasınızı giyiniz, bir de yiyiniz içiniz, yalnız israf etmeyiniz; iyi biliniz ki Allah israf edenleri sevmez.”ii[13] Ayeti ile ilgili bir konuşmasında dinimizin her türlü ifrat ve tefritten uzak olduğunu erkeklerin şıklık adına takıp takıştırması ne kadar yanlışsa zühd adına paçavralarla gezmesinin de o kadar yanlış olduğunu belirtir ve Peygamber SAV’in elbisesine itina göstermeyen bir kişiye “Allah, verdiği nimetini senin üzerinde görmek ister. sahabeden Ömer’in, eski elbiselerle dolaşan birini, “Böyle miskin tavırlarla dinimizi öldürme” diyerek azarlamasını örnek olarak anlatır. [14]

ALLAH IN YARDIMI KİMLEREDİR BU ÜLKE NE ZAMAN VE NASIL GELİŞİR;

Mehmet Akif, bir yazısında “Allah’ın eli cemaatin üzerindedir” Hadisine yer vermiş ve İmanın tam olabilmesi için Müslümanların birbirlerini kendi canları gibi aziz bilmeleri gerektiğini, asr-ı saadetten fedakârlık örnekleri ile izah etmiştir. 15] “Allah’ın eli” tamlamasını Allah’ın yardım ve desteği anlamında kullanmıştır. Mehmet Akif’e sormuşlar. Bu ülke ne zaman gelişir? diye O’da cevap vermiş. Cuma Namazına gelen cemaat, Sabah Namazına da geldiği zaman. demiş…

MÜSLÜMANLAR GÜCÜNÜ NEDEN KAYBETTİ;

Tanzimatla başlayan batı hayranlığının ve batı kaynaklı pozitivist akımların etkisi ile dinin insanları geri bıraktığı görüşünü savunanlara karşı Akif, “Din bizim için mahz-ı [safi]hayattır. Allah merhametinden dolayı insanlığa dini, İslam’ı göndermiştir.” görüşünü savunur ve “İslam ülkelerinin geri kalmışlığı dinin emirlerini gereklerini yerine getirmemelerindendir” [16] sonucuna ulaşır. Nitekim aynı düşüncesini yaptığı bir konuşmasında “Şimdiye kadar ne kadar müzmahil olan akvam-ı İslamiyye varsa hep ahkâm-ı İlahiyyeyi ifa etmemek yüzündendir.”iii[17] Şeklinde ifade etmiştir.

Tanzimatla birlikte başlayan, Batı hayranlığı etkisiyle “İslam gelişmeye engel oluyor; gelişebilmemiz için bu dini bırakmamız lazım” diyenleri, Hakk’ın sesleri adlı şiirinde şöyle eleştirmiştir.
Hele i’lanı zamanında şu mel’un harbin,
Bize efkâr-ı umûmiyyesi [hakkında bilgi] lâzım Garb’ın
O’da Allâh’ı bırakmakla olur” herzesini,
Halka îman gibi telkîn ile dînin sesini
Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün .
[19] diye seslenmiştir.

Bu konuda bir yazısında ise şöyle demiştir:
“Müslümanlık, insanlığa, medeniyete aykırı bir din diyorlar… Ey cemaat-i Müslimin!
Bu din, İrfan dini idi, hâlbuki biz bugün milletlerin en cahiliyiz.
Bu din, akıllıca yiğitlik dini idi, gayret dini idi; biz ise şu zamanda milletlerin en miskiniyiz!” [20]

MÜSLÜMANLAR VE EKENOMİK GÜÇ;

Mehmet Akif Ersoy’a göre insanların çalışıp güçlü ekonomiye sahip olmaları, Allah’ın insanlığın terakkisi için gerekli kıldığı en başta gelen güçtür. Bu sebeble İslamiyet’te ekonomik güç sahibi olmak için çalışmak, ibadetlerin en faziletlisidir. Akif, bununla ilgili olarak yazdığı makalesinde ‘‘amellerin en üstünü helal kazançtır. Çoluk çocuğunu helal ile geçindirmek için uğraşanlar, Allah yolunda cihad edenler gibidir. Nefs temizliği için dünyayı talep edenler şehitler derecesindedirler” hadisine yer verir; devamında Akif, İslam’ın zenginliğe sadece teşvik ettiğini değil, zengin olabilmek için çalışmayı farz kıldığını belirtir. Bu hususta “Helali istemek her Müslüman üzerine farzdır” hadisini delil getirir. [21]
Mehmet Akif; inançlı, hoşgörülü, faziletli ve Çalışkan insan istemekte, tembellik ve uyuşukluktan nefret etmektedir”

Gökler Uyanık, Yer Uyanıktır. Dünya Uyanıkken Uyumak En Büyük Maskaralıktır !
Tarih boyunca ve günümüzde insanın, iç ve dış tezatlar ve şartlarla menfaat, hırs, kin ve bitip tükenmek bilmeyen arzularıyla huzursuz olduğunu ve bezgin bir hayat sürdüğünü söyleyen “Akif, tıpkı kendinden önce gelen Ahmet Yesevi, Hazreti Mevlana, Yunus Emre ve Süleyman Çelebi gibi, ilhamını aldığı kaynağa, yani Kur’an-ı Kerim ve Hadisi şeriflere uzanmakta, oralardan insanlık anlayışına açıklık getirmektedir. İnsanlığa huzuru getirecek olan şey, Akif’e göre; sevgidir, hoşgörüdür, çalışmaktır. Tembellik, insanın kendisiyle ve çevresiyle barışık olmamasıdır. ve aşırı kıskançlık, huzurun en büyük düşmanıdır. Bu sebepledir ki, Akif, ‘Yeis Yok’ adlı şiirinde bunu şöyle ifade etmektedir: Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol/Yol varsa budur, bilmiyorum başka yol”. günümüzde insanın, kendisiyle ve çevresiyle barışık olup çalışmaktan huzur bulacağını sözlerine ekledi.

İz bırakanlarla senin aranda basit bir fark var sadece . .Onlar ömür boyu gayret ediyorlar; Sen ömür boyu hayret ediyorsun.

İki insan Çeşidi Vardır: Zaman Geçtikçe Hatalarıyla Yüzleşen, Zaman Geçtikçe Yüzsüzleşen…!

Ye’s (ümitsizlik) öyle bir bataktır ki, düşersen boğulursun.

DİPNOTLAR
1] Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Haz. İsmail Hakkı Şengüler), a.g.e., c.1, s.208
2] Süleyman Hayri Bolay, “Mehmet Akif’in Düşüncesinde Felsefe Meseleleri” Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif’i Anma Kitabı, Ankara, 1986
3] Mehmet Akif Ersoy, Safahat, (İsmail Hakkı Şengüler) , a.g.e, c.1, s.208
4] Mehmet Akif Ersoy, Safahat, (Haz. İsmail Hakkı Şengüler), a.g.e. c.2, s.130
5] Bkz. Vahit İmamoğlu, Mehmet Akif Ve İnanan İnsan, İstanbul, 1986, s.16
6] Bkz.Bayram Dalkılıç, a.g.m.
7] Bkz.Vahit İmamoğlu, a.g.m.
8]Mehmet Akşf Ersoy, Sebil’ur – Reşad, 15 Mart, 1328, 9 Cemaziye’l Ahir 1330, c.8-1, sa.186-4, s.53-54
9] Mehmet Akif Ersoy, Safahat (haz. M.Ertuğrul düzdağ), İstanbul, 2006, s. 25
10] Mehmet Akif Ersoy, Safahat (haz.ismail Hakkı Şengüler) a.g.e., c.2, s.180
11] Mehmet Akif Ersoy, Sebil’ü-Reşad, 24 Kanunsani, 1328-29 Safer 1331, c.9-2, sa. 230-248, s.373-376
12]Mehmet Akif Ersoy, Sebil’ü-Reşad, 31 Kanunsani, 1328-7Rebiü’l-evvel 1331, c.9-2, sa. 231-49, s.389-395
13] A’raf, 31iv[14] Mehmet Akif Ersoy, Sebil’ü-Reşad, 20 Eylül 1328, 22 Şevval 1330, c.9-2, sa.213-31, s.81-82
15] Mehmet Akif Ersoy, Sebilü’r-Reşad, 3 kanun-i evvel, 1336-23rebiü’l-evvel, 1339-c.18, sa.465, s.267-271
16] Mehmet Akif Ersoy, a.g.m.
17] Mehmet Akif Ersoy, a.g.m.v18] Mehmet Akif Ersoy, a.g.m.
19] Mehmet Akif Ersoy, Safahat, (haz. İsmail Hakkı Şengüler), c.2, s.142
20] Mehmet Akif Ersoy, Sebilü’r-Reşad, 31 Kanunisani 1328-7 Rebiülevvel 1331, c.9-2, sa. 231-49
[21] Mehmet Akif Ersoy, Sırat-ı Müstekim, 23 teşrinievvel, 1324, 10 Kasım 1908, c.1, sa.14

Sır Hoca : pirisir.blogspot.com/

sirhoca.wordpress.com/

You may also like...

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial

Enjoy this blog? Please spread the word :)